Mercan ölümlerinde daha geniş bir yelpazede nedenleri incelemek istedim. Beklentim aşağıda yazılı olanlara yapılabilecek katkıların esirgenmemesi. Aynı zamanda pekçok işi yapmak zorunluluğu kimi zaman hatalara, gecikmelere ve unutkanlıklara neden olabiliyor. Her zaman ki gibi anlayışınızı bekliyorum. Tabii ki her anlamda deneyimleriniz de…

Mercan hastalıklarında bugün için bilinenler oldukça sınırlı. Ama az da olsa, kimi nedenlerin üzerinde durmak yararlı olabilir. Bu başlık altında belirtiler, nedenleri, olası tedavi yöntemleri ve önlemleri değerlendirmeye çalışalım.

1- Ani doku kaybı (Rapid Tissue Necrosis – RTN) – Doku ölümü olarak da adlandırılabilecek bu hastalığın belirtileri olarak mercanın sadece belki birkaç saat içinde canlı hücrelerinin ölümü görülür. Çok şiddetli bir gelişme. Çoğunlukla Acropora ve Montipora gibi SPS (Kısa Polipli Sert) mercanlarda rastlanır. Sebebi çevresel ve/veya mercanın ta kendisi olabilir. Tedavisi –tahmin edilebileceği gibi- diğer mercanlara sıçramasını engellemek için hastalıklı (ölmekte olan) mercanın tanktan çıkarılması. Eğer hastalığı hemen başlangıç evresinde yakayabilirseniz, fraglamak belki bir çare olabilir. Önlem? Mümkün olduğu kadar “optimal” su koşullarını sağlamaya çalışın… (Çok genel bir öneri oldu!) Biraz açalım:

Stres mercan ölümlerinin nerdeyse en önemli etmeni. Mercanlar ortam değişimlerine ve strese karşı belli bir dayanıklılıkları olsa da, özellikle nakliye sonrası karşılaşılan bu sorun mercanın geldiği ortam kadar çıktığı ortamı da bağlar. Nakliye süresini de unutmamak gerekir. Çıktığı su koşullarına bir şekilde uyum gösteren mercan, yeni ortamında farklı koşullara uyum sağlamayabilir. Dahası çıktığı suda bulunan sorunları yeni ortamına da taşıyabilir. Bu nedenle öncelikle akvaryumunuza koyduğunuz canlıları, onları zorlamayacak Revive gibi biyolojik bir çözeltiyle banyo yaptırdıktan sonra yerleştirmenizi tavsiye edebilirim. Ama bu da çare olmayabilir.

Önce çevresel faktörleri irdeleyelim: İlk suçlu ilan edilen ULNS.

Necrosis ve tabandan başlayan ölümler yaygın kanıya göre ULNS (Ultra Low Nutrient System) yani çok düşük besin değeri içeren sistemlerde sıkça rastlanır. Bu, (ULNS) ne demek? Votka veya diğer C kaynaklarının (sirke, şeker) kombinasyonu ile Zeolit kullanılan sistemlerde nitrat ve fosfat neredeyse denizdeki seviyelere yakın seyreder. Özü tankın mümkün olabildiğince besin değerlerinden (nitrat – fosfat) “steril” kalmasını sağlamak, mercanlara doğal renklerini kazandırabilmek. Kuşkusuz, bu tür sistemlerde gereksinim duyulan katkılar test sonuçlarına göre verilir, mercanlara yemleme yapılır. Ama, bir aşamadan sonra akvaryum, deyim yerindeyse “sıfır” nitrat, “sıfır” fosfat seviyelerinde seyreder.

Buradan yola çıkarak, mercanlar zamanla gereksiz hücrelerini kaybeder, kimi zaman olduklarından “farklı” bir görüntü çizerler. İşte bu noktada, mercanların dirençlerinin de düştüğü ileri sürülür: İddiaya göre mercanlar hastalıklara açık hale gelir. Yapılan araştırmalarda beyazlayarak ölen mercanların “lipid” (yağ) düzeylerinin olması gerekenden yarı yarıya düşük olduğu gözlendi (Glynn, 1985). Bunu mercanların aç kalmalarına bağlıyorlar. Oysa açlık sonucu, mercanlarda görülen değişiklikler: Yavaş büyüme, düşük “lipid” rezervleri, “saldırganlık” gibi doğal içgüdülerini yitirmeleri olarak sıralanabilir.



Mercanların kalsifikasyon şeması Coral magazine dergisi Volume One, Number 2, April/May 2004 tarihli sayısından alındı.

Burada amaç “zooxanthellae” adı verilen fotosentetik bitki organizmalarının enerji kaynağı olarak “solar radyasyon” kullanarak, enerji olarak zengin kimyasal bileşikler üretmekte olduklarını göstermek. Bu bileşikler arasında şekerler, amino asitler, yağ asitleri, vitaminler ve sözgelimi ultraviyole korunma bileşikleri gibi geniiş çerçevede kimyasal ürettikleri biliniyor. Ama, zooxanthellae bunlar arasında gereksinimleri doğrultusunda yalnızca belirli bir kısmını “besin” olarak kullanıyor ve kalan büyük bir kısmı alg hücreleri tarafından mercana “ihraç” ediliyor ve mercan işte bu besinleri kullanıyor. (Simbiotik ilişki) (Muscaine ve Gates. 1998-1999). Biraz daha ileri gidelim:

Mercan hücreleri “sunucu etkenleri” diyebileceğimiz özel kimyasal bileşikleri kullanarak bu alg hücreleriyle iletişime geçer ve alg hücrelerine makrobesinleri bırakmasını söyler. Bunun sonucu olarak alglerin hücresel bölünümleri ve gelişimi yavaşlar (nitrojen sınırlaması) ( Dubinsky, 1990 ve Falkowski, 1993).

Algler metabolik işlevlerinin idamesi için yalnızca kendi besinlerinin yeterli geleceğinin garanti altında olduğunu varsayar. Eğer çevresel değişkenler aynı kalırsa sayısal yoğunlukları pek değişmez. Ama besin değerleri artarsa tıpkı okyanuslardaki phytoplankton gibi hızla çoğalırlar (Mercanlarda Renk Kararması.)

Dolayısıyla zoooxanthellae alglerinin fotosentez için “optimum” koşulları sağlayabilmek amacıyla ev sahibi mercan zooxanthellae alglerini inorganik besinlerle (ammonium ve fosfat) ile gübreler. Alglerin fotosentezi sonucu yan ürün olarak oksijen üretilir. Oksijen major besinlerin metabolizması için gerekli olup, hem algler hem de mercan için önemli rol oynar. Alg tarafından üretilen şeker (diagramdan devam ediyoruz: şeker/zucker) mercan gelişmesi ve çoğalması için gerekli enerjiyi sağlar. Çünkü kalsifikasyon müthiş bir enerji tüketimi gerektiren bir işlemdir ve bu zooxanthallae alglerinin verimliliğine bağlıdır.

Dikkat: Amino ve yağ asitleri her zaman enerjiye dönüştürülmez ve bir kez daha dikkat!!: mercanların yapı hücreleri ve metabolik işlevleriyle herhangi bir ilgisi yoktur. (O zaman neden aminoasit dozlanır? Bu soruya ileride –bir zaman – bakmak gerekebilir…)

Tuhaf olan mercan metabolizmasının atık ürünlerinin ammonium ve inorganik fosfat olarak üretilmesi. Bir diğer atık ürün ise CO2. Bu CO2 de –işe bakın- zooxanthellae tarafından sifonlanarak fotosentez işlemiyle üretilen şekerlerin yapıtaşları olarak kullanıma gerekliliği. Diğer taraftan eğer mercan bünyesinde yüksek oranda CO2 kalırsa bu kalsifikasyonu engeller ve sonuçta mercan büyüyemez.

- Usta değerlerim süper ama mercanlar büyümüyor?
- Hiç sorma benimkiler sump’a sıçradı! Sen anla yani…
- Desene, “Dağ başını duman almış. Yürüyelim arkadaşlar!”
- O da bir şey mi? Yine de şahlanıyor aman.. Kolbaşının yandım da kır atı..
- Mehteran!!

Simbiyoz (karşılıklı çıkara dayalı ortaklık ilişkisi) kavramı geri dönüşüm (recycling) ilkesine dayanır. Mercan metabolizmasının atık ürünlerini (CO2 gibi) alglere aktarırken, alg metabılizmasının atık ürünlerini (şeker) alır. Bu nedenle dış ortamdaki besinlerin bu simbiotik ilişki üzerinde etkileri bulunmaz. Biri diğerinin atık ürünlerini kullanır da kullanır. (Bu yüzden suda nitrat-fosfat gibi besin değerlerinin yok denecek kadar az olması hiç ama hiç önemli değil. Tersine “iyi” bir şey.)

Ancak, besin değerleri (nitrat-fosfat) olması gerekenden fazla olduğunda ise işler değişir. Bunlar alglerin gereğinden çok fertilizasyon yapmasına, beklenenden fazla üremelerine ve sonuçta kendileri için daha çok eneriye ihtiyaç duymalarına neden olur. Aynı zamanda mercan hücrelerinde çok fazla CO2 birikir, mercan iskeletinde büyümenin durmasına neden olur. Simbiyoz akortsuz/ahenksiz bir yapı alır. Ahenksiz büyüme, tümör oluşumu, anormal gelişimler gözlenir (anomali).

Devam edeceğim… ama her noktada katkılarınızı ve sorularınızı bekliyorum…